Gündelik koşturmacalar, artan kariyer kaygıları, hızlanan hayat döngüsü ve yoğun iş temposu sonucunda kendimiz ile ilgilenmediğimiz bir gerçek. Özellikle de şehir hayatının koşuşturmasında en çok gözden kaçan şey ise sağlığımız. Peki, sadece sağlık mı elden gidiyor? Hızla geçen zaman ve ilerleyen yaş ile birlikte doğurganlığımız da azalıyor.
YUMURTA SAYISI ZAMANLA AZALIYOR
Kadınların over yani yumurtalık rezervlerini belirleyen ana unsur yumurtalık içerisindeki follikül adını verdiğimiz ve içinde yumurta öncüllerini içeren keseciklerin sayısıdır. Her dişi birey, daha anne karnında iken bu bahsettiğimiz rezerve sahip olur. Tabi bu herkeste aynı değildir. Bunlar doğum esnasında milyonlar ile ifade edilirken, 30’lu yaşlarda yüzbinlere ve menopoza girerken ise 1000’lere kadar inebiliyor. Kadınlarda rezerv sürekli olarak bir azalma halindedir. Maalesef bu sürekli azalmayı engelleyen bir ilaç veya bir önlem de yok. O nedenle kadınlarda doğurganlığın özellikle 20’li yaşlarda en yüksek olduğunu ve zamanla, doğumdan itibaren sürekli olarak azaldığını bilmek gerekiyor. Bizim için kritik yaş eşiği 39-40. Ancak çocuk sahibi olmak isteyen kadınların 37 yaşından itibaren tedbirli olmasında yarar var.
Rezerv azalması kimlerde daha hızlı oluyor? Risk grupları neler?
Türkiye’de ortalama menopoz yaşı 46-47. Yani bu yaşlarda artık yeterli sayıda follikül olmadığı için menopoz tablosu ortaya çıkıyor. Menopoz tablosundan sonra da çocuk sahibi olmak mümkün olmuyor. Ama bazı durumlarda bu yaşlardan önce de adetlerin azalması hatta bitmesi durumları ile karşılaşabiliyoruz. Bu durum son yıllarda daha da fazla karşımıza çıkıyor. Hatta 20’li yaşlarda bile erken menopoz ile karşılaşabiliyoruz. Birçok durumda da neden bulamıyoruz.
Aşağıdaki durumlardan bir veya fazlası var ise riskin daha da arttığından bahsedebiliriz:
- Yumurtalıklardan ameliyat geçirmiş olmak (özellikle 2 taraflı)
- Sigara içilmesi (çok önemli!)
- Yumurtalıklardan birinin alınmış olması
- Ailede özellikle anne veya kardeşte erken menopoz hikayesinin olması
- Oto-immün hastalık varlığı (örn: tiroid hastalıkları)
- Radyoterapi veya kemoterapi almış olmak
- Uzun süreli ilaç özellikle de kortizon türü ilaçlar kullanmak
- Endometriozis tanısı almış olmak veya çikolata kistlerinin olması
- Birtakım genetik hastalıklar taşımak
YUMURTALIK REZERVİNDEKİ AZALMANIN ÖNÜNE GEÇEMİYORUZ
Yumurtalıklardaki rezervin sayıca azalmasının önüne geçmek için bir ilaç veya vitamin maalesef yok. Ancak, gündelik yaşantımızda stresi biraz azaltmak, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek, özellikle sigaradan uzak durmak önemli. Risk faktörlerinden bir veya birkaçının varlığı halinde mutlaka bu konuda uzman bir doktordan görüş almayı öneriyoruz. Böylelikle, yumurtalık rezervimizi ortaya koymaya yönelik testler hakkında bilgi alabilir, ciddi risk varlığında yumurta dondurma seçeneğini düşünebiliriz.
Yumurtalık rezervini nasıl belirliyoruz?
Yumurtalık rezervi kandan bakılan birtakım hormonlar veya ultrason ile ortaya konulabiliyor. Ancak günümüzde en değerli testler, adet döneminde her 2 yumurtalıktaki folliküllerin sayılması ve Anti Mullerian Hormon (AMH) adı verilen testler. Bu testlere bakılarak mevcut durum hakkında yorum yapmak ve kritik durumdaki kadınları belirlemek mümkün. Ve bu testler oldukça kolay uygulanabilir ve ulaşılabilir. Yukarıda saydığımız riskli durumlar mevcut ise vakit kaybetmeden bu testleri yaptırmak oldukça önemli. Aksi takdirde çok geç kalınmış olabiliyor. Testler azalmış veya bitmiş rezervi gösterir ise hemen paniğe de gerek yok. Belirli bir süre sonra testleri tekrarlamak ve aynı azalmış değerler ile karşılaşırsak önlem almak en doğrusu.
Azalmış rezerv var ise ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; rezervi belirli gıdalar ile artırmak veya azaltmak mümkün değildir. Dengeli bir beslenme ve sigaranın bırakılması temel önlemler olmalı. Eğer yakın bir gelecekte çocuk sahibi olma planı yok ancak sınırda veya azalmış yumurtalık rezervi saptandı ise yasal mevzuatlar çerçevesinde yumurta dondurma işlemi yapılabiliyor. Bu konuda yetkin ve deneyimli merkezler ülkemizde bulunmakta. Ancak, bu konunun istismar edilmemesi çok önemli. Gerçekten risk altındaki kadınları saptamak, onlara doğru danışmanlık vermek ve rezervi azalmış kadınlara yumurta dondurma seçeneğini sunmamız gerekiyor.
Yumurta dondurma işlemi nasıl yapılıyor?
Bu işlemin aşamaları aynı tüp bebek aşamaları gibidir. Öncelikle günlük iğneler ile her 2 yumurtalık içerisindeki rezervi oluşturan foliküller büyütülüyor. Bu işlem yaklaşık 10-15 gün kadar sürebiliyor. Daha sonra yumurtalar anestezi altında toplanıyor ve özel yöntemler ile dondurulmak ve saklanmak üzere laboratuvara teslim ediliyor. Yumurtalar, özel tanklarda çok düşük ısılarda yıllarca saklanabiliyor. Bu saklanma esnasında herhangi bir hasar öngörülmüyor. İleri dönemde kullanılması planlanan bu yumurtaların sayısı ne kadar çok ise şans da o kadar fazla oluyor.
Kısaca özetlemek gerekirse;
- Yumurta rezervi zamanla kaçınılmaz olarak azalıyor.
- Düzenli bir hayat ve doğru beslenme çok önemli.
- Sigaranın mutlaka bırakılması gerekiyor.
- Risk altındaki kişilerin mutlaka rezerv testleri hakkında bilgi sahibi olması gerekiyor.
- Eğer ufukta bebek sahibi olma planı yok ise yumurta dondurma için danışmanlık almakta yarar var.
DOÇ. DR. EMRE GÖKSAN PABUÇCU KİMDİR?
Doç. Dr. Emre Göksan Pabuçcu, T.E.D. Ankara Kolejinden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirmiş, takiben yine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim dalında ihtisas eğitimini tamamlamıştır. Askerlik ve zorunlu hizmet görevlerini tamamladıktan sonra Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalında göreve başlamıştır ve halen de o bölümde öğretim üyesi olarak göreve devam etmektedir. Kısırlık, tüp bebek ve jinekolojik endoskopi alanlarında ulusal ve yabancı kaynaklarda çok sayıda bilimsel makalesi ve birçok dergide hakemlik görevi bulunmaktadır.